Günümüzde modernleşme ve teknolojinin hızla ilerlemesiyle birçok geleneksel zanaat dalı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, 75 yaşındaki Durmuş Dede, mesleğini yıllardır büyük bir ustalıkla icra ederek bu geleneği yaşatmaya devam ediyor. Yaşadığı kasabada tanınmış bir zanaatkar olan Durmuş Dede, yalnızca bir zanaat ustası olmanın ötesinde, bir yaşam tarzını temsil ediyor. Her biri kendi tarihini taşıyan eserler üretirken, genç nesillere de sanatı, zanaatı ve bunun önemini öğretiyor.
Durmuş Dede, zanaatına olan tutkusu ve bağlılığı ile biliniyor. 7 yaşından beri bu sanatla uğraşan Durmuş Dede, ilk ustasından öğrendiği teknikleri zamanla geliştirerek kendi tarzını oluşturmuş. "Her aletin bir ruhu vardır," diyen Dede, hangi malzemeyi kullanırsa kullansın ona bir aşk ve özveri ile yaklaşıyor. Ahşap işçiliği alanında sayısız eser ortaya koyan Durmuş Dede, geleneksel yöntemleri ve doğal malzemeleri kullanarak hem estetik hem de fonksiyonel parçalar üretiyor. "Her bir parça, hikayesini taşır. Onları sadece yapmıyorum, onlara hayat veriyorum," ifadelerini kullanıyor.
Üretim sürecinde, ustalık, sabır ve detaylara dikkat etmenin önemine vurgu yapan Durmuş Dede, gençler için zanaat öğrenmenin sadece bir meslek edinmekten öte, aynı zamanda bir kültüre sahip çıkmak anlamına geldiğini de belirtiyor. "Modern teknolojilere yönelen gençlerimizi anlıyorum ama unutmamalılar ki, köklerimizde bu zanaat var," diyen ustamız, bu işin bir işten öte bir tutku olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Günümüzde birçok zanaatkar, zanaatların giderek yok olduğunu düşünmekte ama Durmuş Dede, bunun tam tersi bir görüşe sahip. "Eğer doğru bir şekilde öğretebilirsek, genç nesil bu zanaati yeniden canlandırabilir," diyor. Onun atölyesine gelen gençler, hem zanaatın inceliklerini öğreniyor hem de bu sanatın ne kadar keyifli olduğunu deneyimliyor. Kendi atölyesinde düzenlediği eğitimlerde, zanaatın yalnızca bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu vurguluyor.
Durmuş Dede, zanaatının sadece estetik yönüyle değil, aynı zamanda manevi boyutuyla da ilgileniyor. "Zanaat yapmak, ruhu besler. El emeği göz nuru ile yapılan her eser, yaşadığımız anları ve duyguları taşır," diyor. Onun eserlerinde sıradan bir işçiliğin ötesinde, sanatın ve ruhun bir araya geldiği bir bütünlük var. Bu sebeple, Durmuş Dede'nin yarattığı eserler, onun düşünce yapısını ve sanat anlayışını yansıtıyor ve izleyen herkesi etkiliyor.
Gelecekte Durmuş Dede'nin zanaat geleneğini daha da yaymak amacıyla yapmayı planladığı projeler de mevcut. Genç nesil zanaatkarları yetiştirmek için atölyesinin kapılarını açan Durmuş Dede, zanaat sevgisini ve becerisini daha fazla insana ulaştırmak için çalışmalara hız vermiş durumda. "Benim için en büyük ödül, benim gibi düşünen yeni kuşakların yetişmesi," diyerek misyonunu bir kez daha vurguluyor.
Durmuş Dede’nin hikayesi, yalnızca bir zanaatkarın hikayesi değil, aynı zamanda geleneklerin yaşatılması ve genç kuşaklara aktarılması için bir çağrı niteliği taşıyor. Zanaatkarlığın değerinin ve öneminin farkında olan herkes için ilham verici bir yaşam öyküsü sunuyor. Zamanla yarışmak yerine zamana meydan okuyan Durmuş Dede, zanaatın mirasını yaşatmaya kararlı bir duruş sergiliyor ve genç kuşaklar için bir yol gösterici olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Durmuş Dede gibi ustalar, yalnızca mesleki bilgi birikimlerini değil, aynı zamanda kültürel ve manevi birikimlerini de genç nesillere aktararak, zamanın ötesine geçmeyi başarıyor. Zanaat aşkı, bugün ve yarın için bir köprü görevi görüyor ve Durmuş Dede bu köprüyü inşa etmeye devam ediyor.