Ülkemiz, trajik bir olayla sarsıldı. Geçtiğimiz günlerde bir kadın eşi tarafından kızıyla birlikte katledildi. Olayın arka planında ise kadının eşiyle olan çatışmalı ilişkisi ve yaşadığı korkuların olduğu ortaya çıktı. Annesinin son sözleri "Sonum iyi olmayacak" şeklinde oldu. Bu cümle, sadece bir anlık öngörü değil, yıllarca süren bir ilişkinin getirdiği korku ve çaresizliğin ifadesi gibiydi.
Maalesef, kadın cinayetleri toplumda giderek artan bir sorun haline gelmiş durumda. Olayda da görüldüğü gibi, mağdur olan kadınlar çoğu zaman yalnız kalıyor, destek alamıyorlar. Eşinin fiziksel ve duygusal şiddeti altında kıvranan bu kadın, en yakınlarına bile derdini açmaktan çekiniyor, korku içinde hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Çevresine, "Sonum iyi olmayacak" diyerek endişelerini dile getirmesi, aslında onun içsel bir savaş verdiğinin de göstergesiydi. Bu durumu fark eden aile üyesi veya arkadaşlarının kadının yardımına koşmaması, toplumsal bir duyarsızlığın da yansıması olarak değerlendirilebilir.
Olayın ardından yaşananlar ise kelimelere dökülemeyecek kadar acı. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen annenin hayat hikayesi, birçok kadının karşı karşıya kaldığı tehlikeleri bir kez daha gözler önüne serdi. Temel haklarını savunamayan, psikolojik olarak yıpranmış bu kadın, sonunda hayatını kaybetti ancak geride bıraktığı sözler, onun yaşadığı dehşeti bir nebze de olsa aydınlatıyor. Ailesi, dostları ve komşuları, onun ne denli güçlü bir kadın olduğunu vurgularken, yaşadığı travmaların, kendisini bu sona sürüklediğini ifade etti.
Özellikle kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına ülkemizde atılacak daha pek çok adım var. Bu olay, kadın cinayetlerini ve aile içi şiddeti önlemek için hukuk sisteminin, sosyal hizmetlerin ve toplumun nasıl daha etkin bir şekilde devreye girmesi gerektiğini hatırlatıyor. Kadınların haklarını savunmaları için güvende hissetmeleri, destek almaları şart. Unutulmamalıdır ki, her bir hayat değerlidir ve her bir kadının yaşama hakkı vardır.
Bu trajik olay üzerine yapılacak tartışmaların ve alınacak önlemlerin, benzer trajedilerin önüne geçmesi umuluyor. Toplumun, bu cinayetlere karşı sesini yükseltmesi ve vicdanlı bir şekilde tepki vermesi, gelecekteki anne ve kızların hayatlarını kurtarabilir. Bu olayın bir daha yaşanmaması temennisiyle, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda hepimizin üzerine düşen sorumlulukları unutmaması dileğiyle...